31 Ağustos 2009 Pazartesi

Sercan'ın değeri ne kadar?

Zafer bayramında, zafer çıkaramadan döndük Trabzon'dan Bursa'ya. Trabzon da kolbastı oynayamadı. Egemen, bırakın kolbastıyı sahada top oynayamadı. Belkide maçtan sonra kolbastı oynayıp üçlü çektirirken zinde olması için dinlendirdi hocası Egemen'i. Hüseyin Cimşir'e senelerce tepki yağan tribünlerden bu sefer alkış yağdı. Eski kaptanlarının değerini kaybedince anlamıştı Trabzonlular. Biz de eski kaptanımızı kaybetmeden önce değerli sanmıştık.
Maça gelince Turgay'ın attığı golden çok daha kolaylarından yararlanamadık. Galibiyet için herşey uygundu ama olmadı önemli değil Ben bu takımı seviyorum. Ertuğrul Hoca ve takım bana güven veriyor şu aşamada puan verip vermemesi çok da önemli değil.
Maçtan sonra pek maç kritiği de yapılmadı zaten gecenin tek kritiği ve en kritiği Sercan konusuydu. Kafalarda soru işaretleri, Sercan gitti fiyat belli diyenler, daha hiç birşey belli değil diyenler, değerini bulmadı Sercan kaldı diyenler, gecenin yoğun mevzusu ne olacak bu Sercan'ın haliydi. Başkanın ağzında tek bir laf var bu konuyla ilgili; Değerini bulursa satılmayacak futbolcu yoktur. Kredi kartı reklamında vardı ya bunun değeri bu kadar, onun değeri şu kadar, şunun değeri o kadar. Volkan'ın değeri 3, Shin'in değeri 5, Sercan'ın değeri 8 Peki taraftar olmanın değeri ne kadar. Paranın almayacağı şeyler vardır sayın başkan, futbol iyi futbolcularla oynanır. Siz iyi futbolcuları satarsanız, benim gibi bu sevda içine işlemiş taraftarlar yine gelir takımını destekler ama ufacık çocuklar kime hayran olup da bu takımın peşinden koşacak. İstanbul takımlarını tutan babalar oğullarına dünya yıldızlarının formalarını alıp, onları izlettirmeye maça götürürken ben oğluma, hiç değilse Sercan Yıldırım gibi oynadığı futbol zevk veren bir adamı seyrettiremeyeceksem, o futbolcunun değeri parayla ölçülemez demektir. Sercan'a verilecek hiçbir bedel özellikle çocuklarımız başta olmak üzere kırılacak bukadar kalpten daha değerli değildir.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

1 (Yazıyla Bir)

16 Temmuz 1962 yılında, Kristiansud'da doğan, Norveç Milli takımının efsane futbolcusu ve kaptanı olan Sorloth, Norveç'de gerçek bir futbol efsanesi olmuştur. Forvet arkası veya ofansif orta saha diye nitelendirilen bölgede yada günümüzün moda tabiriyle 10,5 numara oynayan Goran Sorloth Rosenborg takımıyla 174 lig maçında attığı 74 gol, Norveç milli takımında oynadığı 55 maç ve attığı 15 gol, defalarca kucakladığı Norveç Ligi şampiyonluk kupası ile dolu kariyeriyle 1993-1994 sezonunda Piontek'in de etkisiyle Bursaspor'a transfer olmuştur. Bursaspor'daki 24 maç 4 gollük 1 sezonun ardından ülkesine geri dönen Goran Sorloth Viking takımnda 1 sezonda oynadığı 35 maç ve attığı 7 golle futbolu bıraktı.
Goran Sorloth, futbol hayatı boyunca oynadığı resmi maçlarda 55 penaltı atışı kullanmış olup bunların tamamını gole çevirmiştir. 1992-1993 sezonunda bir kaç tane penaltı atışından yararlanamayan Bursaspor, Goran Sorloth'u transfer ettiğinde, penaltı kariyerini öğrendiğimiz zaman, Bursaspor taraftarları olarak gerçekten çok sevinmiştik. 1993-1994 sezonunda Türkiye 1. Liginde sadece Sarıyer-Bursaspor maçında Bursaspor lehine 1(yazıyla bir) penaltı verildi. Topun başına geçen Goran Sorloth, kalenin ortasından, üst direğin hemen altından topu ağlara gönderdi. O muhteşem kariyerine Türkiye'den de 1 halka ekledi evet sadece 1 (yazıyla bir)

Egemen Korkmaz, 3 Kasım 1982 yılında Balıkesir'de doğdu. 2001-02 sezonunun devre arasında Bursaspor'a transfer oldu.Bursaspor forması altında 2002-03 sezonundan 2007-08 sezonun sonuna kadar 155 lig maçına çıkıp, 5 gole imza attı. 2008 Mayıs ayında bonservis bedeli ödenmeden Trabzonspor'a transfer oldu. 1 A2, 4 Ümit Milli, 6 U-20, 2 de U-18 olmak üzere 13 defa Ay-Yıldızlı formayı giydi.
1(yazıyla bir) defa bile A milli olamayan Egemen Korkmaz, 7 senede Bursa'da kazandığı sevgi ve saygıyı, transferiyle yitirme başlamış ve Trabzonspor-Bursaspor maçından sonra yaptığı olumsuz hareketlerle 1(yazıyla bir) gecede nefret edilir hale gelmiştir. İşte bu Egemen Korkmaz Bursaspor'a geldiği ilk sezon olan 2001-2002 sezonunda Süper Ligde 1dakika oynamıştır. Evet sadece 1(yazıyla bir)
Bunca sene içinde çok mağlubiyet üzüntüsü veya yenilen gol acısı yaşamışımdır. Bunlardan 1 tanesinin yeri ve yarattığı şok apayrıdır. 2 Ağustos 1995 tarihinde Bursa Atatürk Stadında oynanan Bursaspor-Karlsruher intertoto kupası final maçının 114. dakikasında Karlsruhe'nin sol beki Wittver 'in kalecimizçok uzun bir mesafe topu sürerek, Gançev'in kapattığı köşeden, iğne deliğinden geçirerek attığı gol çok içimi yakmıştı. Bilmiyorum araştırmadım ama belkide Wittver o sezon başka gol bile atmamıştır. Atsa bile büyük bir ihtimalle futbol hayatı boyunca bile böyle bir gol atmamıştır. Wittver attığı gol 1(yazıyla bir) Stadda donup kalan taraftar sayısı 25.000(yazıyla yirmibeşbin) Adı Aşk Bu Eziyetin.


24 Ağustos 2009 Pazartesi

Eskiden öyleydi...


Bugün olağan gördüğümüz bazı şeyler yarın bize değişik gelecek ve geçmişi şöyle bir hatırlayıp, kendi hallerimize kendimiz şaşıracağız. Alt dudağımızı büzerek; "eskiden öyleydi" deyip işin içinden çıkacağız.
Sigara yasağı yanlış geliyor bir çoğumuza, kahvede, barda sigara yasaklanırmı diyoruz. Bundan seneler evvel aklımıza gelebilecek heryerde sigara serbestti, şehirlerarası otobüslerden tutunda hastane koridorlarına kadar. Eskiden öyleydi.
Sokakta daha çok şey satılırdı önceden sütçüsünden yoğurtçusuna, balıkçısından sebzecisine, tatlıcısı, sabuncusu, kapıya kadar servis yapardı. Sarayı olmayan bir çok simit kralı vardı, başlarında simit tablasından taçlarıyla. Eskiden öyleydi.
Futbol maçlarının hepsi gündüz oynanırdı. Stadlarda ışıklandırma yoktu çünkü. Gerçi şimdide öyle olsa hiç fena olmaz. Enerjinin pahalı olduğu bu devirde, bu kadar elektriği maç için harcamanın anlamı yok. Gündüz oynanırdı maçlar. Eskiden öyleydi.
Sadece Radyo-1'den dönüşümlü yayınlandığı zamanlarda, Pazar günü öğleden sonraları oynanırdı futbol müsabakaları, cumartesi günleri mecbur olunmadıkça maç oynatılmazdı. Devlet memurları dışında birçok taraftarın çalıştığı o cumartesi gündüz saatinde maç olmazdı. Eskiden öyleydi.
Nejat Biyediç; tam bir efsane, canlı seyrettiğim en iyi futbolculardan biri, 1986-1987 sezonunda 27 yaşında Bursaspor'a transfer olmuştur. 1987-1988 sezonunda attığı 17 gol ile Bursaspor'lu bir oyuncunun bir sezonda ulaştığı en yüksek rakama ulaşarak Bursaspor tarihine geçmeyi başardı. 4 sezon boyunca aralıksız olarak Bursaspor formasını giyen Nejat Biyediç orta saha oyuncusu olmasına rağmen Süper Lig (O zamanki adıyla Türkiye 1. Ligi) de oynadığı 125 maçta toplam 41 gol atarak unutulmazlar arasında yerini aldı. Bursaspor'da ilk kez takım kaptanlığı yapan yabancı oyuncudur.Bursaspor taraftarı ona İmparator sıfatı layık gördü. 1990-1991 sezonunu başında (31 Yaşında) jübilesini yaptı. Evet bu futbol imparatoru şimdiki futbolcuların en verimli çağı olarak nitelendiği yaşta, 31 yaşında futbolu bıraktı. onu bir 4-5 sene daha eksik izlememizin sebebini soracağımız çoğu kişinin ilk başta vereceği cevap; "eskiden öyleydi."
İstanbul'un 3 ayrıcalıklı takımı Anadolu takımlarından birinde iyi bir oyuncu gördükleri zaman oyuncuyu da takımı da abluka altına alır herkesin kafasını karıştırır. Maddi imkansızlıklar içinde boğuşan Anadolu takımlarının rededemeyeceği teklifler sunarak o oyuncuyu transfer ederler. Bu seneryo çok nadir örnekler dışında böyle olmuştur. Bu örneklerden biri de; Sedat Özden 'dir. Sedat Özden'in namı diğer Sedat 3'ün Bursaspor sevgisi tüm tekliflerden üstün geldiği için , toplam 34 kez milli olmuş, milli formayla 7 gol atıp, A milli takım kaptanlığı dahi yapmış olan bir futbolcuyu hiçbir İstanbul kulübü transfer edememiştir. Oynadığı 335 lig maçında 56 gol atan Sedat Özden, tüm futbolculuk kariyerini doğduğu ve yetiştiği kentin takımında geçiren nadir oyunculardan biri olarak Türk futbol tarihine geçmiştir. Bu tip oyuncular tüm dünyada büyük saygı görmüş oyunculardır. Bu amatör ruh ve bağlılığı günümüz endüstriyel futbolunda görmek imkansız gibi birşey ama nadirde olsa Sedat Özden gibi kahramanlar görmek mümkün. Yani en azından eskiden öyleydi.
Sercan Yıldırım büyük yetenek, Bursaspor'un parlayan yıldızı, daha oynadığı ilk ve tek sezonda 11 gol atarak tüm dikkatleri üzerine çekti. Defalarca oynadığı genç milli takımlardan hızlı bir sıçramayla A milli takıma kadar yükseldi. Avrupa kulüpleri ve 3 İstanbul kulübünün transfer listelerine girdi. Sercan daha henüz 1 sezon oynadığı Bursaspor'dan başkanımızın tabiriyle "değerini bulursa" başka bir takıma transfer olacak. Doğal sürecin bir parçası gibi görünüyor. Çok nadir örnekleri dışında yüzlerce futbolcu bundan önce bu durumu yaşadı. Bundan sonrada yüzlercesi yaşayacak. Bu futbolcuların hepsi aynı Sercan Yıldırım da 3 İstanbul takımından birine transfer olursa, her transfer döneminde defalarca gördüğümüz, sıradan bir hikayenin kahramanı olur. Eğer bunu yapmayıp da daha sadece 1 sezon katkı yapabildiği Bursaspor'da yüksek verimli birkaç sezon daha oynayıp, Bursaspor'dan Avrupa'nın büyük bir takımına transfer olursa Sedat Özden gibi bir efsanenin yanına ismini yazdırır. Bursaspor alt yapısından yetişen yetenekler de kendilerine ya Sercan Yıldırım örneğine bakarak, Avrupayı hedef alırlar yada Serdar Kurtuluş örneğine bakıp 3 İstanbul takımlarından birinin yolunu tutarlar. Bundan yıllar sonra, Sercan Yıldırım Avrupa'ya gitmeden evvel Bursaspor'dan transfer yapanlar İstanbul'a giderdi, "eskiden öyleydi" denmesi, altyapıdan yetişen çocuklarımızın Bursasporluluk bilinciyle A takımda oynaması dileğiyle. Sedat Özden, Adnan Örnek, Yalçın Gündüz, Beyhan Çalışkan, Sinan Bür ve benzerlerinde olduğu gibi, Eskiden Öyleydi.