28 Eylül 2009 Pazartesi

Murat Tamzok
28.09.2009

Evvela Diyar’ın 32 numarası ile başlayalım.
Maçın 22. dakikasında orta parmağını kaldırarak maraton seyircisine, ne menem adam olduğunu binlerce insana afişe etti.Hakemler uyudu.
Bu dakikada ortada fol yok yumurta yoktu.
Ziya Doğan 32 numarayı çıkarmadı bile 2.yarıya.Utanıp dışarı aldı büyük ihtimalle..
Diyar’ın Sayın Başkan ve Yönetimi bunu görmedi mi ?
Haydi onlar görmedi, maçın gözlemcileri de mi görmedi ?
2A’da Mardin maçında oyundan çıkan Mardin’li bir futbolcu soyunma odasına giderken iki parmağının arasına baş parmağını sokarak benim de içinde bulunduğum C tribününe yöneltince, gözlemci raporu ile ilaveten 3 maç ceza almıştı.
Peki 32 numara’nın ayrıcalığı Diyarbakır’lı olması mı?
Diyar Başkanı diyor ki, Bursa tribünleri tahrik etti, taraftarlarımız yaralandı…
Koca bir yuhhhhh…
Kendi attığı koltuklarla kendi kendilerini yaralayan holiganları da mı görmediniz?
Kırmızı Beyaz En Büyük Türkiye… diye topluca bağırılması tahrik mi?
Sen bir T.C vilayeti değilmisin?
Ne gocunuyorsun kiiii
Tekbir getirmek tahrik mi?
Biz her Bjk maçlarında tekbir getiriyoruz…
Dualarla…. Diyebaşlayan sloganımız mı tahrik?
Her maçta bu sloganı söylüyoruz biz…
Gocunacak bir şey mi var ?? Yalan mı?
Tebamız Türkiye aşkımız Bursaspor, diye bağırmak mı tahrik?
Şehitler ölmez Vatan Bölünmez diye bağırmak mı tahrik etmek acaba ??
Tribünlerde birçok Türk bayrağının varlığı mı tahrik acaba ?
Tribün liderini şehit vermiş BÜYÜK BURSASPOR TARAFTARI, terör örgütü ile ilişkilendirip dışarı diye bağırmadı bile.
Maçın 2-0 olması ile beraber Diyar tribünleri daha önce tıpkı Karşıyaka, Fenerbahçe, Kocaelispor taraftarlarının da yaptığı gibi koltukları söküp atmaya başladılar.
Ne kadar zor zaptetti fanatik Diyar’lıları polisler ….
Bunu da mı görmediniz ?
2 bayrak vardı Diyar tribünlerinde ara ara ortaya çıkıp indirilen.
Ya bu neydi ?
Bunu da mı gören yok..
Şifreli Kanal bu görüntüleri çekmedi mi?
Polis kameraları kayıt yapmadı mı?
Yok mu bir Allah’ın kulu kapatın çenenizi be sabıkalısınız işte, Fenerbahçe maçında da Diyarbakır’ı birbirine katmıştınız diyebilecek.
Bir de kalkıp alenen Sayın Yazıcı’yı Bursa’da tehdit ediyorlar.
Ligden çekiliriz diyorlar…
İşimiz gücümüz, bu kadar Dünya telaşının arasında bir de sizi mi düşünelim.
KEYFİNİZ BİLİR...
Cumartesi akşamı Bursalılığımla da gurur duydum.
Bursasporluluğumla da.

bursasporum.com

15 Eylül 2009 Salı

Bursaspor'da sıkı bir Marksist


Ergiç'in en önemli özelliklerinden biri paranın egemenliğine karşı çıkması...

Bursaspor'un bu sezonki belki de en önemli transferi, İsviçre'nin FC Basel takımından gelen İvan Ergiç. Futbolcunun önemli özellikleri arasında, paranın egemenliğine karşı çıkması ve Karl Marx'tan etkilendiğini açıkça söylemesi de bulunuyor. Ergiç, profesyonel menajerlerle çalışmıyor...

1981 yılında Hırvatistan’da doğan Sırp kökenli Ergiç, Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde ailesiyle birlikte Avusturya’ya göç etmiş. Hem Sırbistan hem de Avusturya yurttaşı olan İvan Ergiç, 2000 yılında İtalyan Juventus takımı tarafından keşfedilmiş ve 2000-2001 futbol sezonunda Juventus tarafından İsviçre'nin FC Basel takımına kiralanmış.

FC Basel’de takım kaptanlığına yükselen Ergiç, bir dönem yaşadığı depresyon nedeniyle sahalardan uzak kalmasına karşın, sonrasında takımına geri dönmüş ve bir yıl sonra yeniden kaptanlık görevine getirilmiş.

İvan Ergiç, 2002-2003 futbol sezonunda, İsviçre'nin FC Basel takımının kaptanı olarak Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde top koşturduktan sonra, kendisini FC Basel’e kiralamış olan İtalyan Juventus takımı tarafından geri istenmiş. Ancak aynı dönemde bir sakatlık geçirmiş ve ameliyat olmak zorunda kalmış. Ameliyat sonrasında depresyona giren futbolcu, 2004 yazında, dört ay boyunca bir psikiyatri kliniğinde yatılı olarak tedavi görmüş.

Daha sonra takımına dönen Ergiç, 2006 yılında yeniden kaptan yapılmış.

Ergiç, 2007 yılındaki bir röportajda, Juventus ile ilgili olarak şunları söylemiş:

“Büyük takımlardaki pek çok futbolcuyu tanıyorum. Benim de Juventus deneyimim olmuştu. İşlerin nasıl dönebildiğini görmüştüm. (...) Juventus, yolsuzluk nedeniyle ikinci lige düşürüldü. Bu beni şaşırtmadı. Bunu öngörmek mümkündü. Futbolun kirli tarafının, o dönemde hastalanmama yol açan nedenlerden biri olabileceğini düşünüyorum. Şu anda hapishanede olan kişilerle doğrudan bağlantılarım vardı. Futbol, acımasız bir sektör. Bense saftım. Olup bitenleri biliyordum, ama bunu hiçbir zaman benimsemedim. (...) Benim açımdan, hilesiz bir şekilde mücadele etmek, başarıdan önemli. Bu, hiçbir zaman terk etmemek istediğim kişisel devrimci düşüncem.”

İvan Ergiç, aynı röportajda, teknik direktörlerin kavgacılığı teşvik etmesini şöyle değerlendirmiş:

“Bu, neredeyse tüm teknik direktörlerin bildiği bir hile ve bu hileye düşmemeyi pek az futbolcu başarabiliyor. Teknik direktörler bilinçli bir şekilde baskı uyguluyor, antrenmanlar sırasında kavgacılığı teşvik ediyorlar ve futbolcular, sahaya patlamaya hazır bombalar gibi çıkıyor. Pek çok olay bilinçsiz şekilde çıkarılıyor. Bu da futbola zarar veriyor.”

Örnek aldığı futbolcular arasında 1980’li yıllarda İngiltere’nin ulusal takımında oynayan ve hiç ceza almayan Gary Lineker’in de bulunduğu söyleyen Ergiç, kasti faulleri yanlış bulduğunu vurgularken, bunları paranın futboldaki ağırlığına bağlamış. Röportajı yapan gazetecinin “neredeyse bir kapitalizm eleştirisi yapıyorsunuz” demesi üzerine, şu diyalog geçmiş:

“- Bu bir kapitalizm eleştirisi. Buraya eklemem gereken şey, en büyük ilham kaynaklarımdan birinin Karl Marx olması.

- Karl Marx?

- Bu, bir tesadüf değil. Babam eskiden Sosyalist Parti üyesiydi. Ortodoks bir Marksistti. Her şeyi sisteme bağlamak yerine bana insan olmayı öğretti. Dolayısıyla, Karl Marx’ı babamdan öğrendim. Ve Marx, daha 150 yıl önce, kapitalizmin çelişkilerini görmüş ve paranın dünyaya zarar verdiğini anlamıştı. Para, futbola da zarar veriyor. Ben de konformist bir futbolcu olmak istemiyorum.”

Ergiç’in, ortodoks Marksistleri (ve bu haberin yazarını) çok fazla heyecanlandırmayacak ilham kaynakları da bulunuyormuş:

Frankfurt Okulu, Adorno, Horkheimer ve Sartre... Bursaspor’un yeni oyuncusu, şu değerlendirmeyi de yapmış: “Onların ilham verici, Marksist çalışmaları, iradi davranmamı, ilkeleri başarıdan daha fazla önemsemek konusunda kararlı olmamı sağladı. Marx, kapitalizmin çok fazla çelişki barındırdığını, insanın özünün yok olduğunu, mutlak bir yabancılaşmanın yaşandığını yazmıştı. Ve bu konuda haklı.”

İvan Ergiç’in beğendiği futbolcular arasında, Messi, Ronaldinho ve Zidane da varmış.

Futbolcuyla ilgili bir haber yazısında, şunları söylediği belirtiliyor: “Doğum günü, sevgililer günü, yılbaşı kutlamaları gibi geleneklerden nefret ediyorum.”

Avrupa’daki profesyonel futbolculuğu sırasında büyük kulüplere, oyuncu danışmanlarına ve menajerlere olan güvenini yitiren Ergiç, bunları, “Sadece zenginleşmek isteyen asalaklar” diye anıyormuş. Menajerlerle çalışmayı bırakan futbolcu, kendi başına daha kötü sözleşmelere imza atsa bile, sözleşme görüşmelerinin temiz bir şekilde yürütüldüğünden emin olmayı tercih ediyormuş.

Ulusal takımlarda aşırıya varan bir şovenizmin yaşandığını düşünen İvan Ergiç, Sırbistan için oynamaktan da vazgeçmiş. Ergiç, FC Basel takımının kaptanlığını da, teknik direktörle yaşadığı sorunlar nedeniyle, kendi isteğiyle bırakmış.

Futboldaki ticarileşmeyi “Bir tür çağdaş Makyavelizm” olarak değerlendiren İvan Ergiç’in, Bursaspor taraftarlarını zaman zaman kızdırabilecek bir başka özelliği, kendi lehine çalınan haksız faul düdükleri konusunda hakemi uyarması! Üstelik, bunu kritik maçlarda da yapıyormuş...(yazan Erkin Özalp, haberveriyorum.net)

gerçekgündem.com

2 Eylül 2009 Çarşamba

Heath Pearce


Aslında işin gerçegi bi son dakika transferi bekliyorudm duyum filan değil benimkisi sadece futboldan azcık anlayan herkes zaten böyle bir hamle bekliyordu sol kanata .
Kafaları karıştıran böyle bir adamın naısl bulanacağıydı hem defansif yönü hem ofansif yonu iyi hem orta yapabilen hem hızlı hem baskanin kriterlerine uygun bonservisi olmayan parayı sevmeyen bir adam .
Gecenlerde harbiden böle bir adam varmıdır diye ufaklı caplı bir araştırma yaptığımda Bolo Balde,Celectin Babayaro gibi ertuğrul hocayla yaşıt futbolcular dışında öyle çok ahım şahım şu bizde olsa diyebileceğimiz bir oyuncuya rastlamadım demekki Heath Pearce gözümden kacmış.Aslında gözden kaçmada sayılmaz bu kendisi ulkesinin takımlarından Fc Dallas'la Antremanlara çıkıyordu okuduğum kadarıyla Amerikan Ulusal Ligi Mls'de uygulanan Maaş sınırına takıldığı için sözleşme imzalamamış.Bu Maaş Sınırı olayı nedir kısaca bahsedelim ki insanların aklında acaba Fc Dallas beğenmedimi neden almadı gibi kötü intibalar kalmasın.Amerika Liginde uygulanan maaş sınırı kısaca takım gelirinin %50 sinden fazla harcama yapmasını yasaklar kuluplerin .Mesala Bu sene kuluplerin futbolcu maaşlarına ödüyebileceği maksimum miktar kulub basına 7 milyon doları gecemez .Fc Dallasta şuan 6 milyon 800 bin dolar civarı bir para oduyor futbolcularına bu durumda Heath Pearce'a en fazla senelik 200 bin dolar verebilirler tabi bu parayı Heath Pearce kabul etmiyor kadrodan birkac futbolcu satacaz senin istediğin parayı karsılayacak sekilde maas butcesini ayarlıyacaz diye ayak yapsalarda en sonunda Heath Pearce yemezler babus artık deyip gecen hafta terkediyor Fc Dallas kulubunu .Çünkü Amerika Milli Takım Teknik Direktoru Eğer 2010 Guney Afrika Dünya Kupasında oynamak istiyorsan bu sene surekli ilk 11 oynaman lazım arıza cıkarmaman lazım yoksa unut sen bu işi diyerek gözdağı veriyor bir futbolcu için dünya kupasında oynamaktan daha değerli hiçbir şey yoktur herhalde Fc Dallas bugune kadar oyalamasa biraz zor alırdık biz bu adamı çünkü avrupa liglerinden almanyadan taliplisi çoktu ama kendi ulkemde olayım kafam rahat olsun hem futbol olarak basit oynuyorlar yıldız muamelesi gördüğüm bir ortamdan dunya kupasına katılmam daha kolay olur düşüncesi vardı ama Fc Dallasla işleri son dakikada mantara bağlayınca avrupadan kim teklif yapsa uca uca gelecekti bizimkilerde demekki takip etmisler bu sureci Fc Dallas 'la olayı bitince hemen bağlamışlar.Bu arada dipnot olarakta şunu ekliyelim İsa Bağcı ve Heath Pearce buram buram profosyonellik kokuyor ya bizim kulub sağlam bir menajerlik sirketiyle calısmaya basladı yada kulupte bu isleri organize edecek birini ise aldılar bu iki hamlede zamanlama ve yapılıs bakımdan gercekten super hamleler.
Transferin oluşumunu anlatıktan sonra futbolculuk kariyerinden bahsedelim biraz Amerikada hem okul hem futbol islerini beraber yurutme zorlulugu bulundugundan kendisi Portland Universitesinde futbol hayatına baslar burda kendini gosterir ve ulkenin en iyi futbol akademlerinden biri olan Bradenton Academics de 1 sene özel eğitim görür ve tekrar portland universitesine doner burda 6 ay daha kaldıktan sonra mezun olur .Aslında bu tarz universitelerden yetisen oyuncular genelde cok tanınmadığı için amerika alt liglerinde yer alan bir takıma transfer olup ordan Amerika Ulusal Ligi Mls'ye gecmeye calısırlar ama Heath Pearce direk danimarka super ligi takımlarından FC Nordsjaelland a geçer aslında bu bile ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu anlamak için yeterli bir sebebtir bir universite takımından Danimarka Süer Ligine Geçip Direk oynamaya başlamak amerika şartlarında kolay bir iş değildir.İlk sezon alışma süreci atlatıktan sonra asıl yıldızının parladığı 2006/2007 sezonunda inanılmaz bir performans sergiler ve takımının ilk 5 içinde yer almasını sağladığı gibi kendiside danimarkada en iyi yabancı oyuncuları arasında gösterilmeye başlar.Bu parlamasına Danimarka,İsvec,Norveç gibi iskandinav ulkelerini takip eden alman takımlarından Hansa Rostock Kayıtsız kalmaz ve kendisini Fc Nordsjaelland' dan transfer eder ilk yılında bundesligada aslında fena sayılmıyacak bir performans sergiler ama takımı Hansa Rostockun küme düşmesinden sonra transfer olmak ister kulubu yuksek bonservis ister hep bilindik hikayeler kulupte kalır mecburen ve 2.ligde oynamaya başlar bu sefer takım içinde huzursuzlık cıkarmakla suclanır ara ara kadro dısı bırakılır bazen iyi oynamaz enson bu sene mayıs ayında bochumla oynan mactan sonra yaptığı acıklamalar bardağı taşırır ve kulupten gönderilir oda avrupa macerasına son verip ulkesinde oynamadk istedigini soyler ve yukarda belirttigim Fc Dallas sureci yasanır.
Kendisi Amerika Milli takımının direk ilk 11 oyuncusudur ve muhtemelen dunya kupaasında sercanla -shin le beraber yer alacak 3 uncu oyuncumuz olacaktır orda gösterceeği iyi performansala iyi parada kazandırabilir bize gelecek yıl yası cunku henuz 25 ve kariyerini canlandırması icin bu dunya kaupasından sonra yapabileceği transfer onun acısındanda çok önemli.
Birazda futbolu hakkında konuşalım amerika milli takımıyla ve hansada bircok macını izlediğimden tamamen kendi gözlemlerime dayanarak yapıyorum bu yorumları kendisi tipik kanat oyuncusu defansın solunda orta sahanın solunda oynuyabiliyor ama diğer kanat oyuncularının aksine cizgide degil dikine gidip ceza sahasına inmesini daha cok seviyor .Sağ ayağı fazla yoktur ama sol ayağı gercekten iyidir hem Mustafa Kecelinin Hem Ozan İpeğin mevkisinde oynuyabilir.Amerika Milli takımında Defansın solunda Oynuyor ama hansada birkac macta adam yokluğunda orta sahanın solundada oynamışlığı vardır.Herkesin hayalinde vardır ya surekli ileri gidip gelen o sol kanatı koridor yapacak bir adam o tariflere uygundur kendisi oyun sitili olarak biraz fenerbahceli dos santosu andırır ama defansı ve mucadele yapısı ondan iyidir. Bir sol bekte olması gereken mudahale zamanlaması pozisyon tutma gibi olmazsa olmaz ozellikleri iyidir.Mustafa Keceliden enaz 2/3 gömlek daha iyi futbolcudur.Bu adamın hicmi kotu yani yok derseniz biraz arıza bir tipdir ama bu sene sonu dunya kuapası olmasından dolayı mecburen kendini frenlemek zorunda duzenli oynamak icin o yuzden bu numaraları bizim bu coğrafyada pek sokmez gibi geliyor bana.
Sonsöz olarak sol bek sıkıntısının yasandığı dunya futbolunda bolesi kaliteli bir adamın bedavaya alınması bulunmaz bir nimettir bu seneki transferleri kısaca sıralarsak Batalla-Pearce-İsa- ilk 3 dur sonra diğerleri gelir bana göre ayrıca amerikalı olmasından dolayı batallanın can ciğer dostu olması muhtemeldir ve uyum sorununu aşmakta birbirlerine destek olması bakımındanda önemlidir.
Yönetime su son iki hamlesi içinde ayrı bir tsk etmek istiyorum bu kulup bu manteliteyle devam ederse guzel gunler cok yakında.
Yazan:Osman Koçdemir